Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

TÜRKİYE'Yİ KİMLER, NASIL YÖNETİYOR? MELİH GÖKÇEK VE ERGUN BABAHAN

 

ÖRGÜTÜN tam adı: Yeniden Milli Mücadele...

Dayandığı taban: Sağcı gençler... Etkinlik yılları: 60'ların sonu, 70'lerin başı... İdeolojik özellikleri: Anti komünist, Osmanlıcı, millici, devletçi, yerli İslamcı... Karakteristik özellikleri: Devletin derinliklerinin entelektüel aygıtı olmuşlardır... 'Derin sağ'ın okumuş çocuklarıdır...

Önemli üyeleri: Cemil Çiçek, Ali Müfit Gürtuna, Hüseyin Gülerce, Aykut Edibali, Atilla Yayla, Melih Gökçek, Ahmet Taşgetiren, Mustafa Erdoğan...

Amacı: Sağcı entelektüel yetiştirmek...

Etkinlik alanı: Üniversiteler...

Yaklaşımı: Komplocu...

60'lı yılların sonunda, 70'lerin başında etkinliğinin zirvesinde olan, o dönemlerde 'Sağın Dev-Genç'i' falan diye de anılan bu örgütün önemli isimleri, daha sonra hareketten koptu...

Hepsi bir yerlere savruldu...

Ama savruldukları yerlerde hep 'sözü dinlenir', 'önemli' kişiler olmayı da başardılar...

Şöyle ki:

Cemil Çiçek siyaset duayeni oldu...

Ali Müfit Gürtuna ayrı baş çekti...

Mustafa Erdoğan liberal feylesof oldu...

Atilla Yayla hırçın liberal oldu...

Ahmet Taşgetiren, kibrini aşırı tevazusuyla gizleyen bir İslamcı yazara dönüştü...

Hüseyin Gülerce, Fethullah Gülen Cemaati'nin önemli ismi haline geldi...

Melih Gökçek pragmatik oldu...

Aykut Edibali 40 yılın küçük partisinin lideri olarak yoluna devam etti...

Melih Gökçek'in epeyce hırpalandıktan sonra Tayyip Erdoğan'ın ağzından 'Ankara'da Melih Gökçek kardeşimle yola devam ediyoruz' cümlesiyle, yeniden AKP'nin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olarak ilan edilmesinde birçok unsur rol oynadı...

'Kılıçdaroğlu'na bir kelle daha vermemek' meselesi rol oynadı...

'Gökçek gibi bir sorunla uğraşmak zorunda kalmamak' meselesi rol oynadı...

'Ankara'ya Gökçek'ten daha iyi bir aday bulamamak' meselesi rol oynadı...

'Gökçek'in başka bir partiden ya da bağımsız aday olarak çıkma ihtimalinden çekinmek' meselesi de rol oynadı...

Ama bir mesele daha var: 'Mücadelecilik kardeşliği...'

Eski örgüt arkadaşlığının yol açtığı dayanışmanın Melih Gökçek'in yeniden aday olmasında küçük de olsa mutlaka bir rolü olmuştur...

'Mücadeleciler'in, biraz masonik bir tarafı vardır... Yolları ayırsalar, örgütü bıraksalar da birbirlerini tutmaya devam ederler...

Mesela... Cemil Çiçek'in AKP içinde Melih Gökçek'in yeniden aday gösterilmesi için verdiği uğraş, bu türden bir kardeşliğin ürününden başka bir şey değildir...

Mesela... Eski 'Mücadeleci', yeni 'Fethullahçı' Hüseyin Gülerce'nin Gökçek'e verdiği desteğin arkasında eski örgüt arkadaşlığının izlerini bulabiliriz...

Mesela... Ahmet Taşgetiren gibi 'ilke abidesi' görüntüsü veren bir İslamcı yazarın, Melih Gökçek'i canla başla savunan yazılar yazmasında da 'Mücadelecilik kardeşliği'nden başka bir husus rol oynamaz...

Yoksa... 15 yıl boyunca ideolojik kimliğine dair tek bir sözcük etmeyen, başörtüsü konusunda sesini çıkarmayan, pragmatikliğin kitabını yazan, sağcılığın en rezil taraflarını sergilemekten çekinmeyen, ihale dağıtan, yeniden koltuğu kapmaya motive olan bir Melih Gökçek'e, bu isimler neden bunca destek versin ki?

Bizim 'eski camia', biraz böyledir...

Bir tarafta 'İskenderpaşa Dergâhı' kardeşliği vardır... 'Dergâhtan olsun da isterse odundan olsun' sloganı işler orada...

Bir tarafta 'Eski MTTB'li kardeşliği' vardır... Birbirlerini kollarlar...

'Menzil kardeşliği' de vardır... Bugünlerde nabzı Sağlık Bakanlığı koridorlarında atıyor...

'Nurcu kardeşliği' de vardır... Sonuna kadar kollamaya dayalı...

'Fethullahçı kardeşliği'ni bilmem saymaya gerek var mı?

İnsan şu göz yaşartıcı dayanışma örneklerini görünce ister istemez şöyle diyor:

'Keşke vaktiyle ben de şu gruplardan birine girip biraz sebat etseydim yahu.'

* * *

Sevgili okurlarım, yukardaki yazıyı ben yazmadım.

İktidar kadrolarını "içerden" bilen Ahmet Hakan 2 Ocak tarihinde yazdı; kendilerine "liberal" sıfatını yakıştırıp Atatürk'e ve laikliğe saldıranların maskelerini de düşürerek...

İşte AKP'nin tüm toplumu pençesine almış olan "gücü merkezileştirme" ve kötüye kullanma süreci böyle işliyor.

Gücün merkezileştirilmesi ve kötüye kullanılması süreci tüm toplumla birlikte medyayı da öylesine bunaltıyor ki, iktidar yanlısı Sabah'ın beyefendi Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan bile, Türk basınını "Rengini, tadını, özgürlüğünü giderek yitiren basın" diye niteleyerek ve "Ben de memur bir yayın yönetmeni olmayı istemedim" diyerek istifa etti.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional