Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

NUR VERGİN, ERTUĞRUL ÖZKÖK TARTIŞMASI

 

Meslektaşım Profesör Nur Vergin, 31 Aralık 2007'de Vatan'da, kendi yetiştiği dönemde (ki benimle yaşıttır) dindarlar üzerinde baskı olduğunu ileri sürüyordu:

"O kadar baskı vardı ki... Yıllar önce yeni bir eve geçmiştim ve içimden Kuran okutmak geldi. Anneme, 'Bir hoca çağırıp okutsak' dedim. 'Ya iyi olur' dedi. Fakat sonra 'Komşular ne der' diye düşündüm. Bir hafta sonra aynı apartmanda bir Musevi ayini yapıldı ve hiçbir şey olmadı. Demek ki belirli yerlerde Müslüman Türkler üzerinde yasal olmamakla beraber böyle bir baskı vardı."

Vergin, AKP'nin 2007 seçimlerinde aldığı oyu da dindarlara yapılan baskıya karşı olan tepkilere bağlıyordu.

Vergin'inkine benzer bir akademik kariyerden, Doçentlik'ten istifa ederek Hürriyet'e geçmiş olan Ertuğrul Özkök, bu sözleri 2 Ocak tarihinde eleştirdi

"Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin. Siz hayatınızda böyle bir şeye şahit oldunuz mu? Hiç böyle bir sıkıntıya düştünüz mü? Yani laik insanların oturduğu bir apartmanda birisi mevlit okutmak isteyecek ve komşular bundan rahatsız olacak, tepki gösterecek? Yahu bu ülkede, bazı insanlar apartmanlarda kurban kesiyor da kimse sesini çıkarmıyor, buna mı çıkaracak?"

Yazı daha sonra siyasal tarihimizden örnekler vererek, şu satırlarla son buluyordu:

"Bazı aydınlar, yüzde 46.5'e aşırı anlamlar yükleyerek hem ülkeye, hem de AKP'ye ve yandaşlarına zarar veriyorlar."

Vergin, 4 Ocak'ta Hürriyet'te yayınlanan yanıtında, AKP'nin, dindarların tepkisi olarak aldığını söylediği oyları, yeniden şöyle yorumluyordu:

"Sınıfsal bir tepkinin, kendini mağdur ve mazlum görenlerin seçim yoluyla ortaya koyduğu bir devrim..."

Nuray Mert (ki o da akademisyendir) Radikal'de 3 Ocak 2008'de, her iki yazarın da kendi kişisel deneyimlerini aktarırken "haklı ve samimi" olduklarını düşündüğünü belirttikten sonra, birbirine kapalı kültür çevrelerini eleştiriyor ve yazıyı şöyle bitiriyordu:

"...150 yıllık bir modernleşme/Batılılaşma sürecinin birikimini 'topluma yabancı' diye bir kalemde silip atmanın çok ciddi bir kültür kaybı olacağını da hesaba katmak zorundayız. Şimdilerde muhafazakâr çevrelerin ve onların 'demokrat' destekçilerinin bu eğilim içinde olmasının sıkıntılarını yaşıyoruz..."

7 Ocakta Vatan'da Prof. Ünsal Oskay, Özkök için "elit klan üyesi" dedi.

Milliyet'te Taha Akyol, ÖzkökNur Vergin'i "linç etmekle" suçladı.

8 Ocakta Özkök, eleştirilere şöyle yanıt veriyordu:

"Ama bakın bizler düşüncemizi söylediğimiz için anında 'seçkinci aşiret', 'linççi' ilan ediliverdik... Onlar ne derse desin, ne iftira atarsa atsın, ağzımızı açıp tek kelime etmemeliymişiz. Ne demokrasi ama değil mi..."

Daha sonra, örneklerle Türkiye'de dindarlara, ileri sürülen biçimde bir baskı yapılmadığını anlatıyor ve yazısını şu satırlarla bitiriyordu:

"Şimdi meydan okuyorum. Madem bu ülkede dindarlara baskı yapılıyor diyorsunuz. Öyleyse gelin, bu baskıyı kimler yapmış olabilir, onu da tartışalım..."

Nitekim ertesi gün (dün) yazdığı yazıda, "dindarlara laikler tarafından baskı yapıldığı" iddiasını, Türkiye'yi Çok Partili Dönemde sağ görüşlü iktidarların yönettiğine ilişkin kısa bir belgesel siyasal tarih anımsatmasıyla çürütüverdi.

* * *

Ben konuya soğukkanlı bir biçimde (tabii elimden geldiğince) "metodolojik" açıdan bakmak istiyorum:

Vergin'in (bence) metodolojik hataları söyle:

  1. Kendi kişisel ve duygusal deneyimlerini genelleştirmek, tek bir özel ve duygusal olaydan toplumsal sonuçlar çıkarmak. 

  2. "Din" ve "sınıfsal tepki" gibi birbirinden bağımsız iki temel belirleyici arasında bir kavram kargaşası yaratarak, (ve bir anlamda popülizm veya Peronizm aldatmacasının tuzağına düşerek) AKP'nin aldığı oyları hem dindarlığa hem de sınıfsal bilince bağlamak. 

    (Olay dine bağlı ise Erbakancılar nerede? Sınıfsal tepkiye bağlı ise AKP'ye destek veren büyük sermaye, ABD ve AB "ezilen emekçiler" mi oldu?) 

  3. Ayrıca Vergin, "dincilerin" (dindarların değil) klasik bir stratejisinin de kapanına yakalanmış: 

    Bilinen kavram ve terimleri tersine çevirmek. 

    Örneğin "mürteciler" için kullanılan "gerici" sözünü "Aydınlanmacı" ve "Devrimciler" ya da "Atatürkçüler" için kullanıp hem onları karalamak hem de kavramın içini boşaltmak gibi: 

    İktidarın "dinci oligarşik baskısını" veya toplumda oluşturulan, Doç. Şahin Filiz'in "mikro faşizm" dediği "dinci mahalle baskısını", dönüp, (ve kavramı "döndürüp") laik anlayışı suçlamak için kullanmış. 

  4. Bütün bunlara ek olarak (ve bunların sonucunda) Vergin'in en önemli yanlışı (tabii yine bana göre) gözlemlerinin ve çözümlemelerinin, Türkiye'nin tarihsel, toplumsal ve siyasal gerçeklerine uymamasıdır.

Sanıyorum Özkök'ün eleştirilerinin (kendi deyimiyle "isyanının") esas kaynağı bu dört metodolojik yanlıştır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional