Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

ATTİLA İLHAN

 

10 Ekim 2005'te yitirdiğimiz Attila İlhan'ı 1970'li yılların ortasında Ankara'da Bilgi Yayınevi'nin editörü olarak tanıdım.

Demek ki aradan otuz yıl geçmiş.

Tanışmamızdan kısa bir süre sonra dostluğumuz gelişti, hemen hemen her hafta muntazam yapılan uzun sohbetlerle sürdü.

Bu sohbetlerde bir toplumbilimci olarak ona sistematik sorular yönelttim, kişiliğini, düşünce sistemini, sanata bakışını saptamaya ve irdelemeye çalıştım.

Edindiğim izlenimleri indeks kartlarına kaydediyordum.

Fakat 12 Eylül 1980 darbesini izleyen ilk Pazartesi günü, 14 Eylül'de Hacettepe Üniversitesi'nin Beytepe yerleşkesi askerler tarafından basılıp, bütün öğretim elemanları, yıldız amfinin önündeki meydana toplandığında, ayakta, tuvalete bile gitmemize izin verilmeden bekletildiğimizin dördüncü saatinde, çantamda taşıdığım bu kartları, "Hücre faaliyeti yapıyorlar" gibi bir suçlamaya gerekçe oluşturabilecekleri ve hem onun hem de benim başımı belaya sokabilecekleri kaygısıyla imha ettim.

Ama söylediklerinin satır başları ve pek çok ayrıntı hâlâ bütün canlılığıyla belleğimde.

Onu yitirmenin acısını yüreğimizde taşıdığımız bugünlerde, bu izlenimlerin bazı satırbaşlarını siz okurlarımla paylaşmak istiyorum; belki ilerde bu konudaki anılarımı daha ayrıntılı olarak da yazarım.

Attila İlhan çok muntazam olmakla övünür, sabah tam dokuzda çıktığı yürüyüşte, onu gören insanların saatlerini ayarladığını söylerdi.

Masasının üstü, benim gittiğim öğleden sonra saat üç dolayında tertemiz olurdu; ne bir kağıt, ne bir kitap; bu düzenliliği ile de övünürdü.

Fransa'ya ilk gittiğinde orak çekiçli komünist bayrakları altında Troçkistlerin, Lenin ve Stalin'i, yani Sovyet sosyalizmini eleştirdiklerini gördüğünde yaşadığı şoku anlatır, Moskova çizgisindeki "resmi" komünist görüşe karşı olduğunu belirtirdi.

Türkiye'deki siyasal olaylara, "uluslararası istihbarat örgütlerinin mantığı ile bakmak" gerektiğini söyler, bu mantığa göre, "ulusal çıkarları" öne süren çözümlemeler yapardı.

Sol partileri beğenmez, liberal sağ partilerin halkla daha iyi bütünleştiğini belirtirdi.

İsmet Paşa dönemini çok sert eleştirir, bu dönemin, Mustafa Kemal'in devrimlerini durdurduğunu söyler, dil devrimine, (bu devrimin halkı kültürel kökenlerinden kopardığı gerekçesi ile) dünya klasiklerinin çevrilmesi seferberliğine, (bu seferberliğin altında Yunan-Latin kültürünü dayatma projesinin yattığı gerekçesi ile), köy enstitülerine (buralardaki eğitimin faşizan olduğu gerekçesi ile) karşı çıkardı.

Köy romanı döneminin kapandığını söyler, Fakir Baykurt ile sert polemiklere girerdi; bunlardan birinin sonunda "Acıttım mı" ifadesini kullandığı için kendisini eleştirdiğimde, "Bu benim köşe yazarı kimliğimin polemikçi yönüdür ve gereklidir" diye yanıt vermişti.

Şiirin büyüsünün sözcüklerde değil, imgelerde yattığını, şiirin, sözcüklerden çok dizelerin ahenginde ve ritminde değer kazandığını söylerdi.

Uyuşturucu alarak şiir yazmaya çalıştığında, yazarken muhteşem şeyler ürettiğini sandığını, ayıldığında yazdıklarının değersiz ve tutarsız hezeyanlardan ibaret olduğunu gördüğünü belirtmişti.

"Beni 1970'lerde Ankaralı genç sosyal bilimciler yeniden keşfetti" derdi.

Batı emperyalizmine çok karşıydı, bu niteliği onu ulusalcı görüşlere yakınlaştırmıştır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 25 Mart 2024

Valid HTML 4.01 Transitional