Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

KÖŞELERDEKİ DİL KİRLENMESİNE BİR YORUM

 

Geçen hafta, köşe yazarlarının yol açtığı dil kirlenmesi üzerine yazdığım yazı, okurlardan büyük bir destek aldı.

Bugün bu mektupların kimilerinden bazı alıntılar yapmak istiyordum ama bir senaryo yazarından gelen uzun mektup çok önemli olduğu için sadece, Atay Sözer'in yazdıklarını yayınlıyorum:

"Köşe yazarlarının bilinçli yada bilinçsiz olarak Türkçe'yi bozmaları, televizyon programlarındaki durumun bir uzantısıdır. Özellikle özel televizyonlar yayına başladıktan sonra denetimsizlik giderek artmış ve Türkçe, bilerek yada bilmeyerek yanlış kullanılır olmuştur. Bilmeden kullananları bilgisizlikle, ilgisizlikle, cehaletle suçlayabilir, sayılarının çokluğuna üzülebilir, onları oralara çıkartanlara öfkelenebiliriz ve bunda da yerden göğe hakkımız olur.

Ancak, bilerek kullanım konusunda çok hassas bir durum var, bu durum benim de içlerinde bulunduğum senaristleri çoğu zaman ikileme düşürmüş ve zor durumda bırakmıştır.

Bir dizi yazıyorsunuz, çeşitli karakterler yaratıyorsunuz ve bu karakterleri kendi üslupları içinde konuşturuyorsunuz. Yaşlı bir İstanbul efendisi olan karakterinize Osmanlıca kelimeler ettirmek zorundasınız. Günümüzün pop kültürüyle yetişen genci eğer kendi ürettiği bir argoyu kullanıyorsa dizinize bunu yansıttığınız zaman gerçekçiliği yakalıyorsunuz. İşte hassas durum da burada başlıyor.

Sizin de yazınızda kullandığınız "oha falan oldum" sözünü örnek alalım. Bu söz şu an oynayan dizilerden birindeki karakterin kullandığı pelesenktir. Söz konusu karakter, günümüz gençliğinin zengin ama bilgisiz, tüketen bir bölümünü temsil etmektedir. Türkçe'yi cehaletinden dolayı bozuk kullanmaktadır. Bu tip insanlar gerçekten vardır gerçekten böyle konuşmaktadırlar. Karakter, aslında ironi amaçlı kullanılmıştır. Bu şekilde konuşmasıyla, komik duruma düşürülüp, konuşmanın yanlışlığı vurgulanmak istemiştir... Senaristin yaptığı teknik olarak doğrudur aslında.

Bir çok işte de bu yapılıyor... Peki bu amaca ulaşılıyor mu? Hayır... Tam tersi, karakter izleyiciye sempatik geliyor, belli bir çevrede konuşulan bu jargon, geniş kitlelere yayılıyor sonunda sizin de okuduğunuz yazarların köşelerine kadar çıkıyor. Bu defaki durum hiç de ironi değildir elbette. Amaçlananın tam tersi oluyor.

Burada suç kimde bilemiyorum doğrusu... Aynı şekilde eleştiri amaçlı yarattığınız kötü karakterler de sık sık izleyici tarafından sevilip kahraman ilan edilmiyor mu? Belki de bu yüzden bazı yapımlardaki düzey, izleyicinin algılama seviyesine göre aşağılara çekilip, basite indirgenmektedir... (Eskiden de benzer durumlar varmış; doğru konuşan Hacivat antipatik; onunla alay eden, ona dayak atan Karagöz sempatik olmuştur)

Kelimelerin bozulmasına başka bir örnek vermek istiyorum... Bilinçli olarak Türkçe'yi çarpıtmak her zaman eleştiri amaçlı olmuyor tabii ki, izleyicinin dilinde yaratacağı deformasyonu önemsemeyip, salt güldürü malzemesi çıkması için yapılan çalışmalar da var elbette... Yıllar önce Öztürk Serengil, filmlerinde bir karakter yaratmıştı. Dublajını yapan Mücap Ofluoğlu, bu karakteri kendine özgü bir biçimde konuşmuştu; kelimeleri farklı vurgulaması, "kelajjj, mangırajj" gibi ifadeler kullanması, bu karakterin tutmasına neden oldu. Serengil daha sonra sahne gösterileri yapmaya başladığında mecburen Ofluoğlu'nun konuşmasını, onun vurgulamasını taklit etmişti... Sahne gösterilerinde belli bir karakter yaratıp bunlara belli bir konuşma sitili veren sanatçılar çoktur (Bunun doğru olup olmadığı ise ayrıca tartışılır tabii).

Serengil'i örnek alan M.Ali Erbil de TV programlarından birinde turuncu rengi, orange ve turuncuyu harmanlayıp "turanj" şeklinde söylemişti. Ancak bunun sonrası tek kelimeyle faciadır; Erbil'in komiklik olsun diye söylediği kelime daha sonra birçok program sunucusu tarafından bu kez ciddi olarak kullanıldı ve bugün turuncuyu, turanj diye bilen pek çok genç var (Bir kısmı da "orange" demeye devam ediyor hâlâ!!!) Bunun gibi dilimizi bozmuş çok örnek vardır daha.

Gerek televizyon gerekse basında yer alanların sorumlulukları büyüktür... Kalemden veya dudaklardan dökülecek her kelimeyi kırk kez düşünmeleri gerek... Ama her şeyin zamana, hızlı olmaya bağlandığı bu devirde bu yöntemle nasıl üretken olunur o da ayrı konu... İkilem demekte haksız mıyım?"


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional