Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

MEDYA NOTU

 

EMRE KONGAR

 

MECLİS'İN MANEVİ ŞAHSİYETİ

 

 

Ceza yasamızın 156'ıncı maddesi devlet kurumlarının "manevi şahsiyetlerini" korur.

Yani Hükümet, Yargı, Türk Silahlı Kuvvetleri, Meclis gibi organlara hakaret ederseniz, mahkemeler sizi altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırabilirler.

Tabii köşe yazıları ve köşe yazarları açısından, eleştiri nerede biter "manevi şahsiyete hakaret" nerede başlar sorusu, oldukça hassas bir konu.

Ben bile Hernan Cortes'in, İnkaları yani yerli Amerikalıları katlederek yaptığı fetihleri "550 Zırhlı Adam Bir Uygarlığı Nasıl Çökertti" başlığıyla yazdığım yazıdan dolayı, aynı maddeye göre Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığım ve beraat ettiğim için, bu konudaki "değerlendirmenin" ne denli önemli olduğunu çok iyi biliyorum.

Geçenlerde, Başbakanlık Basın Danışmanı Ahmet Tezcan imzasıyla yollanan mektup dolayısıyla okurlarımızın da öğrendiği, iktidarın Cumhuriyet'e yönelik "göz dağı" veren eleştirileri açısından çok önemli bir olay daha yaşandı.

Bu ikinci olay, AKP iktidarının Cumhuriyet Gazetesi'ne karşı bilinçli, örgütlü ve kararlı bir tutum içine girdiğini göstermesi bakımından anlamlıydı.

Bu kez Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri Rauf Bozkurt, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Büro Şefi Mustafa Balbay'a yolladığı mektupta haddimizi bildiriyor ve arkasında ceza yasasının 156'ıncı madde tehdidinin bulunduğu bir ifade ile bizi eleştiriyordu.

Cumhuriyet'in Meclis'teki kadrolaşmaya ilişkin haberleri üzerine yazılan mektupta, Bozkurt, iddialara yanıt verirken, Meclis Başkanı Arınç'ı ve laiklik karşıtı kitabıyla gündeme gelen Kemal Öztürk'ü övüyor ve şöyle diyordu:

"İfadelerinizin ve haber dilinizin Meclis'in manevi şahsiyetine, onu temsil eden Meclis Başkanlığı Makamının manevi değerlerine saygılı olması gerekir diye düşünüyoruz."

Ben bu yazımda ne 156'ıncı madde tehdidi ne de AKP'nin Cumhuriyet'e karşı sistemli bir eleştiri yaptığı üzerinde derinleşeceğim.

Çünkü bu mektup üzerine yaşanan gelişmeler bence "Meclis'in manevi şahsiyeti" açısından çok daha ciddi boyutları içeriyor:

Mektubu alınca Bozkurt'u arayan arkadaşlara, Genel Sekreter, önce "Ben dün Meclis'te yoktum. Böyle bir açıklama yapmadım" yanıtını veriyor.

Daha sonra açıklamayı görüyor ve "Cenazem vardı, o gün Ankara'da değildim. Bana ulaşamamışlar, faks çekememişler. Bazı ifadeler benim üslubum değil. Ama itirazım yok, imza atabilirim." diyor.

Evet, bir gazeteye Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri'nin imzasıyla, önemli bir açıklama, bir uyarı geçiliyor, ama imza sahibinin bundan haberi yok.

Üstelik, yazıyı gördükten sonra da böyle hassas bir konuda, çok önemli bir noktaya değiniyor ve yazı ile kendi ifade tarzı arasında "üslup farkının" olduğunu söylüyor.

Bana öyle geliyor ki, "Meclis'in manevi şahsiyetinin" korunması konusunda, gazetelerden ve yazarlardan önce Meclis'i temsil edenlerin ve Meclis çalışanlarının dikkatli olmaları gerek.

Ne demiş büyüklerimiz:

"İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına!"


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 22 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional