Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

27 Nisan 2015

Türkiye'de Hukuk Devleti Var mı?

Yargı vatandaşların devlet karşısındaki haklarını korumakla yükümlüdür.

Elbette demokratik rejimin Anayasal sınırlar içinde yürütülmesinin de gözetim ve denetimi çağdaş yargının asli görevleri arasındadır.

AKP iktidarının yargıyı kendi denetimine almak için çok çeşitli düzenlemeler yaptığını, referanduma bile gittiğini, yargı erkini uzun süre Cemaat ile paylaştığını, Silivri'de yapılan haksızlık ve hukuksuzluklara arka çıktığını, Cemaat'le arası açılınca da yargıda ve emniyette yeni bir temizliğe giriştiğini, böylece yargı erkini siyasetin elinde oyuncak ettiğini biliyoruz.

Ama son olaylar Türkiye'de artık hiç bir biçimde bir Hukuk Devleti'nden söz edilemeyeceğini gösteriyor.

İlk olarak Cumhurbaşkanlığı makamına tarafsızlık yemini ederek oturmuş olan Erdoğan'ın, seçim döneminde yaptıklarına bakalım:

Yalçın Doğan Hürriyet'te dün, 26.04.2015 Pazar günü, tarafsızlık yemini etmiş olan Cumhurbaşkanı'nın seçim dönemi konuşmalarının dökümü yapıyor ve şöyle diyordu:

"Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seyirci kalamaz, canlı yayınları durdurmak zorunda."

* * *

Yalçın Doğan'ın yazısının tamamı şöyle:

"Yirmi günde yüz saat

-10 Mart 2015, saat 13.05, Tayyip Erdoğan muhtarlarla buluşuyor. 12 kanal canlı yayın, 59 dakika.

-11 Mart, saat 14.58, rektörlerle toplantı, 9 kanal canlı yayın, 30 dakika.

-12 Mart, saat 16.40, Macaristan Cumhurbaşkanı'nı karşılama, dokuz kanal canlı yayın, 14 dakika.

-13 Mart, saat 15.07, Memur-Sen Çanakkale Ruhu ve Gençlik toplantısı, 11 kanal canlı yayın, 36 dakika.

-14 Mart, saat 13.11, Çanakkale 14 Mart Tıp Bayramı toplantısı, 9 kanal canlı yayın, 23 dakika. Saat 14.27, Çanakkale toplu açılış töreni, 9 kanal canlı yayın, 40 dakika.

-15 Mart, saat 12.05, Balıkesir toplu açılış ve ödül töreni, 10 kanal canlı yayın, 45 dakika.

-16 Mart, saat 15.02, Aselsan merkezi açılış töreni, 10 kanal canı yayın, 35 dakika.

-17 Mart, saat 13.38, Kars Haydar Aliyev Lisesi ve toplu lise açılışı, 9 kanal canlı yayın, 30 dakika. Saat 16.40 temel atma töreni, 12 kanal canlı yayın, 14 dakika.

-18 Mart, saat 11.22, sağlık kampusu ve Çanakkale Sergisi açılışı, 7 kanal canlı yayın, 15 dakika.

-19 Mart, saat 10.39, Osmanlı Arşivleri açılışı, 12 kanal canlı yayın, 20 dakika.

-20 Mart, saat 09.39, Ukrayna gezisi öncesi basın toplantısı, 11 kanal canlı yayın, 15 dakika. Saat 17.38, Ukrayna'da ortak basın toplantısı, 10 kanal canlı yayın, 29 dakika.

-21 Mart, saat 14.58, Denizli toplu açılış töreni, 10 kanal canlı yayın, 45 dakika. Saat 19.23 Denizli STK'larla toplantı, 10 kanal canlı yayın, 26 dakika.

-22 Mart, aaaaa, o gün yok.

-23 Mart, saat 11.42, Kızılay Genel Kurulu, 8 kanal canlı yayın, 23 dakika. Saat 12.31, muhtarlarla toplantı, 10 kanal canlı yayın, 48 dakika.

-24 Mart, merak ediyorum, yine yok.

-25 Mart, saat 11.58, Türkiye Pazarcılar, Meyveciler ve Sebzeciler Federasyonu ile toplantı, 9 kanal canlı yayın, 28 dakika.

-26 Mart, hayret, yok.

-27 Mart, saat 14.51, Karabük toplu açılış töreni, 9 kanal canlı yayın, 44 dakika.

-28 Mart, sürpriz, yine yok.

-29 Mart, saat 15.13, Tokatlılarla buluşma, 9 kanal canlı yayın, 29 dakika.

-30 Mart, saat 09.58, Slovenya'ya giderken havaalanında açıklama, 8 kanal canlı yayın, 16 dakika.

-30 Mart, yola nisanda devam.

Kanal sayısı ve süreleri çarpıp toplayınca, Erdoğan yirmi günde toplam yüz saat TV'lerde. Dünyada ilaç için benzeri yok, hiçbir kalıba sığmıyor, normal değil.

Nisanda aynı tempo, hepimizi yoruyor.

Yine yayınlarını kesip, canlı yayına bağlanan sekiz-on kanal.

Yer ve zaman önemli değil, 'Başkanlık sistemi, paralel yapı', gününe göre ama TÜSİAD Başkanı, ama Baro Başkanı, herkese ayar verme.

Canlı yayın yetmiyor, haber bültenlerinde birkaç kez tekrar yayınlanıyor.

Haberler yüz saatin dışında.

NEREDESİN YSK

Öteki boyutu seçim.

Diğer parti liderlerine ayrılan sürelere bakıldığında, demokratik seçim yarışı çoktan bozulmuş durumda.

Erdoğan doğrudan AKP demese bile, 'Ülkeyi iyi yönettik, 400 milletvekili ve Başkanlık sistemi' vurgusu ile AKP propagandası yapıyor, tarafsızlığa aykırı.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK) seyirci kalamaz, canlı yayınları durdurmak zorunda."

* * *

Bir de tutuklanarak hapse atılan cemaate yakın medya mensuplarının ve emniyet müdürlerinin tahliyesi sorunu ortaya çıktı:

Bir mahkeme bir karar verdi...

Savcılık bunu uygulamadı...

Bir başka mahkeme bu kararın yok hükmünde olduğunu belirtti.

26 Nisan Pazar günü Cumhuriyet'te yayınlanan haberin metni şöyle:

"14 Aralık operasyonu tahliye bilmecesinde infaz savcılığı kararını verdi

Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca ile 22 Temmuz ve devamında yapılan operasyonlarda tutuklanan; aralarında Yurt Atayün ve Ali Fuat Yılmazer'in de bulunduğu yaklaşık 70 polisin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi kararı uyarınca tahliye edilmeleri için şüpheli avukatlarının müracaatta bulunduğu infaz savcılığından 'iade' kararı çıktı.

Sabah saatlerinde Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na gelen şüpheli avukatları, nöbetçi İnfaz Savcısı Orhan Güldiker'e, önceki gece İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararı üzerine hazırlanan müzekkereleri işleme koyması için başvuruda bulundu. Savcı Güldiker de, İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararı ile bu kararı "yok hükmünde" sayan İstanbul 10. Sulh Ceza Mahkemesi kararlarını incelemeye aldı.

SANIKLAR HAKKINDA DAVA AÇILMADIĞI BELİRTİLDİ

Savcı Güldiker, akşam saatlerinde avukatların tahliye müzekkerelerinin İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'ne iadesine karar verdi. Kararda, CMK'nın 22-23 maddelerinde hakimin hangi davaya bakacağı ve reddi hakimin davaya bakamayacağı hallerin açıklandığı, ancak henüz sanıklar hakkında iddianame düzenlenerek açılmış bir davanın söz konusu olmadığı vurgulandı.

'KANUNDA ASLİYE CEZA MAHKEMELERİ'NİN GÖREVLERİ TANIMLANMIŞTIR'

Kararda, '6545 sayılı yasanın 48. maddesi ile değişik 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemeleri'nin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanun'un 10. maddesinin kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere yürütülen soruşturmalarda hakim tarafından verilmesi gereken kararları almak, işleri yapmak ve bunlara karşı yapılan itirazları incelemek amacıyla Sulh Ceza Hakimlikleri kurulmuştur. 11. maddede ise Asliye Ceza Mahkemeleri'nin görevlerini tanımlamıştır. Bu düzenlemeye göre, kanunların ayrıca görevli kıldığı haller saklı kalmak üzere, Sulh Ceza Hakimliği ve Ağır Ceza Mahkemeleri'nin görevleri dışında kalan dava ve işlere Asliye Ceza Hakimliği tarafından bakılır' denildi.

TAHLİYE MÜZEKKERELERİ İADE EDİLDİ

Kararda, 25 Nisan günü İstanbul 32. Asliye Ceza Mahkemesi'nin tahliye kararı verdiği, daha sonra da İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği'nin şüphelilerin tutukluluk hallerinin devamına karar verdiğinin görüldüğü belirtilerek, şüphelilerin ayrı ayrı tahliyelerine ilişkin karar ve tahliye müzekkerelerinin iade edildiği vurgulandı.

'TAHLİYE KARARI KALDIRILMADI'

Savcının iade kararının ardından, Samanyolu Yayın Grubu Başkanı Hidayet Karaca'nın avukatı Gültekin Avcı, İnfaz Savcılığı'nın tahliye müzekkeresini 32. Asliye Ceza Mahkemesi'ne iade etmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Avcı, 'Orada savcının yapması gereken nedir? Eğer Asliye Ceza Mahkemesi'nin kararını beğenmiyorsan, tahliye kararını sağlarsın, havaleyi yaparsın, pazartesi günü Ağır Ceza Mahkemesi'ne itiraz edersin. Eğer Ağır Ceza da tutuklanmalarını doğru buluyorsa, arkalarından yakalama emri tertip eder. Hakimin kararı yanlış olsa bile tahliyeler sağlanır. Usul ve yasaya uygun bir tahliye kararı var. Bu tahliye kararı henüz kaldırılmadı. Sadece bu tahliye kararını uygulamayan, kanunsuzlukta direnen bir savcılık teşkilatı var. Mahkemenin kararını tanımadığıyla ilgili bir tutanak var. 10. Sulh Ceza Mahkemesi'nin kararına atıfta bulunuyor. Bu konuda Asliye Ceza Mahkemesi'nin görevli olmadığını, Sulh Ceza Mahkemesi'nin görevli olduğuyla ilgili...' dedi.

'TAHLİYE KARARININ UYGULANMASI İÇİN TEKRAR MÜRACAATLARIMIZI YAPACAĞIZ'

Tutuklu polislerin avukatlarından Ömer Turanlı ise İnfaz Savcılığı ile 4-5 saat süren görüşmeler yaptıklarını belirterek, 'En az 3-4 kere ağladı. Şu anki irade, hakimleri, savcıları ağlatan bir iradedir. Mahkeme kararının uygulanması ve müvekkillerimizin tahliye edilmesi için bir prosedürün yerine getirilmesi, mahkemece yazılan tahliye müzekkerelerinin imzalanarak cezaevine gönderilmesi gerekmektedir. Ancak vicdanı ile siyasi baskı arasında sıkışıp kalan savcı çareyi kaçmakta bulmuştur. Tahliye kararlarının uygulanması için tekrar müracaatlarımızı yapacağız' diye konuştu."

* * *

Sevgili okurlarım görüldüğü gibi artık, savcılar mahkemeleri, mahkemeler birbirlerini, Cumhurbaşkanı da Anayasa'yı dinlemiyor...

Yüksek Seçim Kurulu gibi yüksek yargı organları da bu çöküşü seyretmekle yetiniyor!

İşin korkunç tarafı Türkiye'nin bu ortamda seçime gidiyor olmasıdır:

Hangi seçim...

Nasıl seçim...

Seçim sonuçları ne kadar meşru olacaktır bu durumda?


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional