Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

4 Ağustos 2014

Rengim Gökmen ve TÜSAK

Değerli orkestra şefi ve çok başarılı yönetici Rengim Gökmen, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü'nden ve Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrası şefliğinden alındı!

Bu önemli haber, Gazze katliamı, cumhurbaşkanlığı seçimi ve Gülen Cemaati'ne yönelik "casusluk" suçlamasıyla polis müdürlerinin gözaltına alınması operasyonunun gölgesinde kaynadı gitti!

Haberler, Rengim Gökmen'in AKP iktidarının hazırladığı Türkiye Sanat Kurumu, TÜSAK yasa tasarısına karşı eleştirel tutumu nedeniyle görevden alındığını belirtiyordu.

Bu tasarı da kamuoyunda yeterince bilinmiyordu ve tartışılmamıştı...

Sadece bazı meslek kuruluşları tasarı aleyhine bildiriler yayınlamış, ama bunlar da gündemin sıcak haberleri arasında yok olup gitmişti.

Oysa Türkiye'nin sanat ve kültür yaşamını çok yakından ilgilendiren, bu alanları sadece kısırlaştırmakla kalmayan, arta kalacak tortuları da doğrudan siyasal iktidarın emrine veren bir tasarı bu.

Devlet Opera ve Balesi'nin (DOB) resmen bu tasarıya karşı çıktığı, yaptıkları çeşitli resmi açıklamalardan biliniyordu.

En son açıklamayı da DOB Genel Müdürü olarak Rengim Gökmen, 5. İstanbul Opera Festivali'nin açılış toplantısında yapmıştı.

Bu açıklama üzerine, 5 ve 6 Haziran günleri iki yazı yazmıştım Cumhuriyet'te...

5 Haziran tarihli yazım şöyleydi:

* * *
TÜSAK: RENGİM GÖKMEN'DEN YAPICI UYARILAR

 

Rengim Gökmen şu anda Opera ve Bale Genel Müdürü de olan ünlü orkestra şefimizdir.

Hayatımda tanıdığım, en efendi, en terbiyeli, en nazik, en insan sever kişilerin başında gelir...

Üstün sanat yeteneğini, gerçekten başarılı bir bürokrasi yönetimine aktarabilmiş, Türkiye'de, Tiyatro, Opera, Bale ve Senfonik Müzik alanlarında devrimsel değişikliklerin altına imza atmış ender kişilerden biridir.

* * *

2 Haziran Pazartesi gecesi 5. İstanbul Opera Festivali'nin tanıtım yemeğinde, Kültür Bakanlığı'nın yeni sanat kurumları tasarısı TÜSAK hakkındaki görüşlerini dinleme fırsatı buldum ve bir kez daha hayran oldum:

Eleştiriler, uyarılar, ancak bu kadar yapıcı, bu kadar bilimsel, bu kadar efendice ve bu kadar net olarak ortaya konabilirdi.

* * *

5. İstanbul Opera Festivali'nin Sanat Yönetmeni, aynen Gökmen gibi, sanatsal başarısını yönetime de aktarabilmiş olan bir başka övünç kaynağımız Yekta Kara...

Bu ikilinin Türkiye'de sanata yaptığı büyük hizmetler tarihe geçmiştir, asla unutulmayacaktır.

Festival'in beşinci kez sporsorluğunu yüklenen Denizbank'ın Genel Müdürü Hakan Ateş ise bir başka fenomen:

Uluslararası camianın hayranlıkla izlediği bankacılıktaki başarılarını, kültür ve sanat alanlarına da aynı etkinlikle taşıyan, gerçek bir "mesen"!

* * *

TÜSAK konusuna ilerde yeniden döneceğim, şimdilik sadece Rengim Gökmen'nin uyarılarını özet olarak kaydetmekle yetiniyorum:

Üç maddede toplanan eleştiriler, her ortamda her platformda, resmen dile getirilmiştir; bütün camia mensupları küçük ayrıntılar dışında bunlar üzerinde hemfikirdir.

1) Sanatta taşeronlaşma, son günlerde başka bir alanda güvenlik açığı olarak ortaya çıkan zaafı, sanat alanına, kaliteden fedakârlık olarak taşıyacaktır

2) Taşeronlaşma, bir insan hakkı olarak gördüğümüz, herkesin sanata erişim hakkını, özellikle sanat etkinliklerini 3-5 lira gibi fiyatlarla izleyen Anadolu'daki kentlerimiz ve kasabalarımız açısından zedeleyecektir; ticarileşme, sanat etkinliklerinin İstanbul ve Ankara gibi büyük kentlerimizde merkezileşmesine yol açacaktır.

3) Taşeronlaşma, sanatın akademik eğitimini ve profesyonel olarak yetişmiş sanatçılar tarafından icrasını da zedeleyecek, sanatın bir meslek olarak algılanmasını ve uygulanmasını engelleyecektir.

* * *

Konu, günün siyasal itiş-kakışları arasında gözden kaçabilir...

Oysa geleceğimizi kültürel açıdan olumsuz etkileyecek çok çok önemli bir yanlış yapılmaktadır!

* * *

Bu yazıda sözünü ettiğim konuşmasından sonra Gökmen'e "Görevden alınabilirsiniz, iktidarın tasarısına muhalefet etmekten çekinmiyor musunuz?" diye sormuştum.

Bana "Bu görüşler başta DOB olmak kaydıyla, bütün sanat caimasındaki arkadaşlarımızın ortak görüşüdür ve Bakanlığa da resmen bildirilmiştir." yanıtını vermişti.

Gündem çok dolu olduğu için de TÜSAK tasarısı haberi de kaynayıp gitmişti...

Oysa Türkiye'nin sanat kültür yaşamı bu "Türkiye Sanat Kurumu (TESAK) tasarısı ile tümüyle iğdiş edilmektedir.

Bu konuda Raziye Karabey 18 Kasım 2013 Pazartesi günü Cumhuriyet'te kapsamlı bir eleştiri kaleme almıştı.

Konuyu iyi özetlemesi açısından bu yazıyı aşağıya alıyorum:

* * *
"Türkiye Sanat Kurumu ile Sanatın Desteklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı Taslağı ülkemiz sanat ve kültürünün geleceği için tehlike oluşturmaktadır.

Söz konusu tasarı 2012 Nisan ayının 29'unda Başbakan'ın kendi ifadesiyle, "sanatçıların yönetime istedikleri gibi verip veriştirmesine" kızarak "devletin istediği oyunlara sponsor olmasına" olanak vermek üzere tiyatroları özelleştireceğini bildirmesinin akabinde hazırlandı. Tasarı henüz yasalaşmadan, uygulamanın ne yönde olacağının ilk işareti olarak Ekim 2013'te Gezi'ye destek veren muhalif tiyatrolara Kültür Bakanlığı desteği kesildi.

Tasarının içeriği

Tasarının örnek aldığı Avrupa'daki sanat yapılanması ile tasarının öngördüğü yapı kesinlikle örtüşmemektedir. Tasarı başlıca şu hususları içermektedir:

  • Söz konusu tasarı, Kültür Bakanlığı bünyesindeki üç genel müdürlüğü (Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü ve orkestraların bağlı olduğu Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü) lağvediyor. Paralel olarak, Devlet Tiyatrosu Kanunu ile Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü Kuruluş Kanunu'nu yürürlükten kaldırıyor.
     
  • Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) kuruluyor. Kurumun idari ve mali özerkliğe sahip olduğu belirtiliyor.

    Kurumun karar organı Türkiye Sanat Kurulu'dur. Üyelerin atamasını Bakanlar Kurulu yapar.
     

  • Kurumun temel hizmet birimleri olan beş adet destekleme grup başkanlığının görevi kuruma verilen projeleri incelemektir.
     
  • Destek miktarı: Proje giderlerinin yüzde 50'sini aşmaz.
     
  • Kurumun gelirleri esas olarak şunlardan oluşur:
     
  • Hazine yardımı,
     
  • Başbakan tarafından ihtiyaca binaen yapılacak transferler,
     
  • Milli Piyango İdaresi bilet satışlarından ayrılan tutarlar.

Tasarı neden vahim

Tasarının en tehlikeli yönleri, kültür ve sanatı kamu sorumluluğunun dışına itmesi ve getirilmek istenen yapının özerk olmamasıdır.

Tasarıdaki haliyle Türkiye Sanat Kurumu (TÜSAK) idari açıdan özerk değildir, çünkü:

  • Kurumun yönetim organı Türkiye Sanat Kurulu'nda herhangi bir sivil toplum kuruluşu, yerel yönetim veya sanatçı temsiliyeti yoktur.
     
  • Söz konusu tasarının ilham aldığı belirtilen İngiliz Sanat Kurumu ile karşılaştırıldığında TÜSAK, devlet memuru statüsünde eleman istihdam eden bir kamu kuruluşu hüviyetindedir ve tümüyle hükümete bağlıdır.

    Oysa İngiliz Sanat Kurumu otonom ve hükümet dışı bir kuruluştur. Kültür Bakanlığımız başmüfettişinin 30.04.2004 tarihli bir raporu da İngiliz Sanat Kurumu'nu, "Hükümetten tamamen bağımsız olarak çalışan" bir kuruluş şeklinde tanımlamıştır: İngiliz Sanat Kurumu Başkanı Alan Davey'in tarafımıza iletmiş olduğu kuruluş kanunu (Royal Charter) ve diğer dokümanlara göre kurumun yapısı kısaca şöyledir: İngiliz Sanat Kurumu'nun karar organı Ulusal Kurul, icra organı ise icra kurulu ve onun başkanıdır. Ulusal Kurul İngiliz Sanat Kurumu'nun yönetim kurulu olarak görev yapar, başkan dahil 15 üyeden oluşur. Üyelerin ve başkanın atanmasını kültür bakanı yapar. Ancak, bu üyeler ve başkan devlet memuru değildir ve yılda birkaç kez toplanırlar. Üyeler ücret almaz. Ulusal Kurul, 5 adet bölge kurulu ile birlikte çalışır ve karar alır; gerektiğinde Kültür Bakanlığı'na "danışır". Her bölge kurulunun 15 civarında üyesi vardır. Bölge kurulları tümüyle otonom yapılardır, üyelerin yarısına yakınını yerel yönetimler seçer, geri kalanının atamasını halka açık bir yöntemle ulusal kurul yapar.
     

  • TÜSAK mali açıdan da özerk değildir. Bu husus TÜSAK'ın en çok tartışmaya açık ve en muğlak yönlerinden biridir, zira özerk olmayan destekle amaçlanan, sanat değil biattır.
     
  • Hazine yardımı bir cari transfer niteliğindedir ve Türkiye'nin bütçe geleneğinde bu yardımların merkezi bütçeden dağıtımı konusunda objektif kriterler mevcut değildir.
     
  • Milli Piyango İdaresi özelleştirme listesindedir ve her an özelleştirilmesi beklenmektedir.
     
  • Başbakan'ın yapacağı belirtilen transferlerin anlamı ise şudur: Kurumun harcama miktarını ve yöntemini başbakan belirleyecektir.
     
  • Tasarıyla devletin mevcut sanat kurumları lağvedilecek ve bu alanlarda artık sanatçı istihdam edilmeyecektir. Proje başı çalışmaya uygun olmayıp süreklilik gerektiren opera, bale, senfonik müzik ortamı zayıflayacak ve konservatuvarlara giden öğrencilerin azalması sonucunda giderek yok olacaktır. Devlet kuruluşlarının ayağına gittiği Anadolu şehirleri bu eserlerden mahrum kalacaktır.Görüştüğümüz senfoni, bale ve opera kuruluşları, yüzde 50 finansman oranını "tehlikeli" olarak nitelediler. Yöntem olarak ise bu tür kuruluşlara proje başına finansman değil, program finansmanının uygun olduğunu belirttiler. Söz konusu tasarının sağladığı ana destek türü azami yüzde 50 oranında proje başına finansman iken İngiliz Sanat Konseyi fonlarının her yıl yarıdan fazlasını "düzenli fonlanan kuruluşlar"a tahsis etmektedir.
     
  • Tasarı ile hükümet anayasal suç işliyor çünkü TÜSAK'ın özerk olmayan yapısı kültür hakkının özgürlüğünü sağlamaktan uzaktır ve hükümet görevini yerine getirmemektedir. İki nedenle:

    1- Anayasanın "Sanatın ve Sanatçının Korunması" başlıklı 64. maddesine rağmen sanatı özgür bırakmak kılıfı altında sanatı ve sanatçıyı koruma görevini bırakmayı öngörüyor.

    2- Hakkın varlığından daha önemli bir husus hakkın özgürlüğüdür. Devletin kültürü finanse etmesinin amacı kültüre fon sağlamak değil, kültürü pazar ekonomisinden korumaktır. Bütün Avrupa Birliği ülkesi üye ülkelerin anayasalarında kültür hakkı hem bir haktır, aynı zamanda da bir pozitif haktır. Prof. Ülkü Azrak'ın ifadesiyle: "Yani hem gölge etmeyecek hem de destekleyecek. İki yanlı bir özgürlüktür bu."
     

  • Türkiye'nin uluslararası karşılaştırmalı konumu göstermektedir ki, Türkiye'de devletin sanat ve kültür alanındaki işlevi sona ermemiştir. Çünkü, hanehalkı ve genel bütçe kültür harcamaları kısa-orta vadede kültürün özelleştirilmesi için yeterli ve uygun değildir. Eurostat 2011 istatistiklerine göre, eğitim düzeyimiz ortalama 6 yıldır ve Türk hane halkı sinema, tiyatro ve konsere yılda sadece 6 Avro kadar harcıyor. Genel bütçe fiili harcamalarında da 2000-2010 dönemi boyunca diğer bakanlık ve kuruluşların payları artarken kültürün payı binde 2'de sabit tutulmuştur.

Sonuç

Yerel yönetim ve sponsorluk teşvikleri ciddi, tutarlı ve yerleşik hale gelmeden sanat ve kültür faaliyetlerini piyasaya terk etmek ortalama vatandaşın kültüre erişimini ciddi boyutta, hatta tümüyle kısıtlayarak kültür hakkını ihlal eder. Örneğin, İngiliz Kraliyet Operası'nın 2010-11 dönemi 109.5 milyon sterlinlik bütçesinin yüzde 40'ı sponsorluk ve hediyelik eşya geliridir. Diğer bir deyişle, İngiliz kültür ve sanatı, sanat tüketicisi ve hamisi olan bir orta sınıfın ve yüksek burjuvazinin güçlü desteğine dayanmaktadır. Türkiye'de böyle bir yapı mevcut değildir. Altyapısı ve dayanakları oluşturulmadan, başka bir ülkenin modelini uygulamaya kalkmak ve üstelik bunu nalıncı keseri misali yapmaya çalışmak, mevcut sanat kuruluşlarının teker teker yok olmasından başka bir sonuca götürmez."

* * *

TÜSAK tasarısı Türkiye'nin kültür ve sanat yaşamına çok büyük bir darbedir...

Bütün kamuoyunun bu konuda bilgilenmesi gerekmektedir...

Dilerim Rengim Gökmen'in yerine atanan Selman Ada, iktidarın bu darbesine alet olmaz!


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional