Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

4 Kasım 2013

Türban Meclis'te...

Geçen haftanın en önemli olayı, AKP'li dört kadın milletvekilinin Hac sonrası Meclis'e türbanla girmeleriydi.

CHP bu olayı son derece doğru bir stratejiyle yönetti:

Kadını örten anlayışın çağ gerisi olduğunu vurguladı ama insanların başlarını örtme özgürlüğüne müdahele edilmemesi gerektiğini de uygun davrandı.

CHP adına Şafak Pavey ve Muharrem İnce konuştu.

Bu hafta bu iki tarihi konuşmayı alıntılıyorum.

* * *

Önce Şafak Pavey'in konuşması:

Sn Başkan, Değerli Milletvekilleri,

Size bu konuşmayı; her şeyin yasak olduğu genel kurulda yapıyorum.... Ortalama yaşın 50 olduğu bir mecliste su içmenin dahi yasak olduğu bir genel kurulda çalışıyoruz. Yaşlı haklarının, hasta haklarının bile düşünülmediği bir genel kuruldan söz ediyorum..

Turist olarak bile gitmediğiniz coğrafyalarda, Afganistan'da, Yemen'de, İran'da, yıllarca türban kullanmaya mecbur edilmiş biri olarak yapıyorum.

Mecliste pantolon giymesi, bir erkek vekil tarafından engellenmiş, bir kadın vekil olarak yapıyorum. Olmayan bacağı, erkekler tarafından siyaset sohbetine dönüştürülen biri olarak yapıyorum...

Ve artık AKP nin başı açık vitrin vekillerinin; emanet oyları, gerçek sahibelerine geri verme zamanının gelip çattığını düşünüyorum. AKP' yi iktidara taşımış asıl kadınlarının meclis koltuklarını almalarının hakları olduğuna inanıyorum.

Elbette ülkemde sekülerizmin geleceği ile ilgili muazzam endişelerim var. Ama kaygım türbanla, kırmızı ruj arasına sıkıştırılmış semboller değildir.

Demokrasi paketinde aynı ideolojiyi paylaşan erkek polis doğal karşılanırken; türbanlı kadın polise yasak gelmesine çok şaşırmıştım. Daha vahim bir cinsiyet ayrımcılığı olabilir mi? Ben polisin başındaki türbandan değil, bana vaat ettiği şiddet geleceğinden korkarım.

Mecliste, Cem evi açmak için Diyanetten fetva isteyen anlayıştan korkuyorum. Yani bir inancın ibadet hakkını diğer inancın iznine bağlayan anlayıştan korkuyorum. Hukukun karşısına dini koyan anlayıştan korkuyorum.

Kadın özgürlüklerinden asla korkmam. Söylemek isterim ki; Özgür bir hayat çok yavaş kurulur ama çok hızlı yıkılır.

Tam da bu nedenle, çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca parkının kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal'e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum.

Türbanla özgürlük ilişkisi bıçak sırtı gibidir. Bir yandan inanç özgürlüğünü temsil eder, öte yandan inanç baskısını.. Birçok kadın inanarak örtünürken, birçok kız kendilerini kontrol eden aile güçleri tarafından zorla kapatılırlar.

Clinton, 2007 de "Kadın değişirse, gelecekte değişir, "demişti. Hatta Emine Erdoğan o kadar beğenmiş olmalı ki; geçenlerde konuşmasında kullandı.

Sosyal özgürlük alanlarımız, geleceğimizden çalınarak, birer birer imha ediliyor.

Beş yaşında örtülen, on beş yaşında evlendirilen kızlarımıza bakalım. Geleceğimiz gerçekten kadınlarımızın hali üstünden, berbat bir şekilde değişiyor. Biz kültür olarak hiç önemsemeyiz ama her özgürlük aynı zamanda büyük bir sorumluluktur...

Türbanlı kadın vekillerden beklentim büyük; Mesela, ülkemin neden, kadın hakları konusunda dünyanın yüz yirmincisi olduğunu anlatmalarını bekliyorum. Neden, 57 İslam ülkesindeki toplam kadın hakları ortalamasının, tek başına Birleşmiş Milletlerde bile yer alamayan Tayvan seviyesine erişemediğini açıklamalarını bekliyorum.

Bundan böyle; mini etek giydiği için işten atılan, sol kulağı küpeli olduğu için dövülen, dekoltesi bakanın hoşuna gitmediği için linç edilen, oruç tutmadığı için öldürülen, Hıristiyan olduğunu gizlemek için isimlerini değiştirenlerin güvenlikleri, herkesten çok bu kadın vekillere emanettir.

Artık, türbanı bir insan hakları ihlalinden, bir insan hakları kazanımına dönüştürmek, onların sorumluluğudur... İnanç özgürlüğünün en büyük güvencesi, geleceğimizi dini rehberlikle kontrol etmek değil, kusursuz bir sekülerizmdir. Ne demek istediğimi, seküler Norveç'te doğup, ülkemde vekil olanlar anlayacaktır. Umarım ortak geleceğimize inanıyorlarsa hukuk ve sekülerizmin neden elzem olduğunu taraftarlarına anlatırlar.

Lütfen hatırlayın, Ortadoğu da bizim seküler toplumumuz tek taş pırlanta gibi ışıldıyordu..

Oldukça merak etiğim bir ayrıntı var. İnanç gösteri için kullanılabilir mi? Büyük bir ruh temizliğinden doğan muhteşem bir tevazu ile yaşanması emredilmiyor mu?

Buraya gelmeden önce, türbanlı vekillerimizin konuşmalarını taradım. Başkalarının özgürlüklerine dair tek bir kelime kullandıklarına rastlayamadım. Kendi inanç özgürlüklerine gösterdikleri hassasiyeti, Ruhban Okulu, azınlık okulları, cem evleri, bir inanç biçimin mundar olarak ilan edilmesi gibi sorunlu inanç alanlarında göremedim.

Mesela bilimin özgürlüğünü kelepçeleyen YÖK hakkındaki fikirlerini de bilmiyorum.

Ama şu hakareti bütün haberlerde duydum: "Başımı açarak, bir daha kirlenmeyeceğim." Bu durumda başı açık olanlar kirlenmişler midir? İnanç üstünden öbürünü kirli ilan edebilmek kimin haddi olabilir?

Görülüyor ki bir arada yaşama efsanemiz çökmüş.. Kibirden küfelik olmuşsanız, size benzemeyenin çığlığını nasıl duyacaksınız?

Bir taraf, bir arada yaşamanın yolunu ararken; öbürü sindirmek, dönüştürmek, özgürlüklerini birer birer yok etmek istiyorsa; Bizi yok ettiğinizde; gelecek olimpiyat tanıtımına kimi koyacaksınız?

Biz Sivas'ta yakılan, Gezi de vurulan, evlerine işaret konulan, hayat tarzından ötürü cezalandırılanlarız.. Ama her nasılsa kronik mağdur sizsiniz..

Azınlığın çoğunluğu ezmesi sürdürülemez. Ama çoğunluğun azınlığı ezmesi sürdürülebilirdir.

Gerçekten bu ülkeyi korkunç bir akıbete sürüklemekten kaçınmaya niyetliyseniz; adaletle öç almak arasındaki farkı en kısa zamanda öğrenmelisiniz.

Türkiye Cumhuriyetinin gelmiş geçmiş en otoriter hükümeti nasıl oldu da, birkaç dakikasını almayacak olan iç tüzük değişikliğini yapmadı. Acaba planladığı gösterinin kavgaya dönüşmesini hayal ederek kazanacağı politik kar mı cazip geldi? Bunu bilemiyorum ama bir kanun yapıcı olarak ben iç tüzük değişmeden asla pantolon giymeyeceğim.

Bizden çatışma bekleyenler için altını çiziyorum: Biz çatışmıyoruz, var olmak için direniyoruz.

Tarihe dönüp bakarsanız hepimizi neyin beklediğini

göreceksiniz. Kendi yarattığınız radikal canavarın sizi de teslim almasını; sadece bizim var olma mücadelemiz önleyebilir...Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum..

Saygılarımla..

* * *

Şimdi de Muharrem İnce'nin konuşmasının zabıtları:

MUHARREM İNCE (Yalova) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, "Türban yüzde 1,5'un sorunudur." diyen Sayın Mehmet Ali Şahin'e, "Sadece üniversite öğrencilerini düşünüyoruz." diyen Sayın Başbakana, "Kız çocuklarımı türban yüzünden Türkiye'de okutamadım." deyip erkek çocuklarını da Amerika'da okutan Sayın Başbakana, "Bir Hristiyan haç takarsa, bir Musevi takke takarsa, bir Müslüman baş örtüsü takarsa tarafsız davranamayabilir; hizmet konusunda endişe verebilir, korku yayabilir." diyen Sayın Bülent Arınç'a saygılarımı sunarak başlamak istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

METİN KÜLÜNK (İstanbul) - Hala orada mısın sen?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bugün geldiğimiz nokta bir özgürlük tartışması değildir, bir kıyafet tartışması değildir, bu tartışma bir demokrasi tartışması da değildir; bu tartışma bir zalimin yeni bir mağduriyet yaratma tartışmasıdır. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

"Benim başörtülü bacıma Beşiktaş Meydanı'nda eli sopalı saldırdılar:" deyip kameralardan bu görüntüleri bilemeyenlerin anlattığıdır bunlar. "Camide içki içtiler." deyip "Cuma günü görüntüleri açıklayacağım." diyerek aradan yirmi cuma geçmesine rağmen bu görüntüleri açıklayamayanların tartışmasıdır bu. Camileri hazineye satarak belediyelerin borcunu ödeyenler siz değil misiniz? Şimdi de "Örtünmek dinin emridir." diyor Başbakan.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Din söylüyor, Başbakan söylemedi.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Peki, dinin emriyse sadece dinin bir tane mi emri var? Yetimin hakkını yememek, ihalelere fesat karıştırmamak...(CHP sıralarından alkışlar)

Milletin içine nifak sokmamak, milleti ayrıştırmamak, açları doyurmak, onlara iş bulmak dinin emri değil mi? Ölülerimizin arkasından kötü konuşmamak dinin emri değil mi? Peki, siz madem dinin emrini yerine getiriyorsunuz, şimdi soruyorum: Miras konusunda da bu emri yerine getirecek misiniz? (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET YENİ (Samsun) - Yalova Camisinde konuşuyor.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Kız çocuklarına mirastan 1 pay, erkek çocuklarına 2 pay verecek misiniz? Ben örtünen kardeşlerime sesleniyorum. Babanızın mirasından 1 pay, erkek kardeşinize 2 pay verecek misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bir sayın milletvekili "reset"lendiğini söylüyor. Bakın, İslam anlayışını bu kadar dejenere eden, İslam anlayışını hiç bilmeyen bir açıklamadır bu.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kim söylüyor bunu? Kim söylüyor, kim?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Kişi Allah karşısında "reset"lendiğine karar veremez, ancak tövbe eder, af diler, yalvarır yakarır. Onun "reset"lenip "reset"lenmediğine, kabul olup olmadığına kişi kendisi karar veremez. Bu İslam anlayışını bile bilmeyen bir anlayıştır.

Değerli arkadaşlarım, siz Allah karşısında "reset"lendiğinize karar veremezsiniz ama Tayyip Erdoğan karşısında "reset"lenmiş olabilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından gürültüler)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Siz öyle yapıyorsunuz herhâlde.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Sizlere bir kez daha sesleniyorum. İçinizden bir arkadaşımız bir kez olsun bu kürsüye gelip de bir kez konuşmadı.

AHMET YENİ (Samsun) - Konuştukça batıyorsun!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Milletin sorunlarını anlatmadı.

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Sanane ya!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Burada, merdiven altında sigortasız çalışan, AVM'lerde asgari ücretle çalışan, tatili olmayan kadınları bir kez olsun o arkadaşım gelip bu kürsüden savunmadı.

Yürüyüşe katıldı diye on beş yaşındaki kız çocuğunun saçından çekildi, o kız çocuğunu burada savunmadınız.

"Kırmızılı kadın" diye tanıdığımız, ağzına yüzüne biber gazı sıkılan kadını bir kez olsun burada savunmadınız.

Kıyafeti nedeniyle Genel Başkan Yardımcınızın talimatıyla işten atılan sunucuyu hiçbir kadın milletvekili gelip buraya, bunları savunmadınız.

Meclise türbanla girme mücadelesi veriyorsunuz ama milletin vergilerinin nasıl harcandığının kontrolü mücadelesini vermediniz. Sayıştay raporlarının bu Meclise gelmesi için ağzınızı açmadınız.

Asrın yolsuzluğundan Almanya'ya giremeyenler Çankaya Köşkü'ne girdi, bu konuda tek kelime laf etmediniz. "Uludere'de 35 çocuğun ölümüne sebep olan olaya ilk emri kim verdi?" diye bir kere sormadınız. Bakalım, "reset"lendiniz, şimdiden sonra soracak mısınız doğrusu çok merak ediyorum. Sivas'ta 35 kişiyi diri diri yakanların davasının...

SIRRI SAKIK (Muş) - Tezkereye siz oy vermediniz mi!

HASİP KAPLAN (Şırnak) - Tezkereci!

MUHARREM İNCE (Devamla) - ...zaman aşımına uğramasına "Hayırlı olsun." diyen Başbakana bir kez olsun karşı çıkmadınız. (AK PARTİ ve BDP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri lütfen.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Başbakana Kevser Suresi'ni öğretip... İnşallah bundan sonra Başbakana Kevser Suresi'ni öğretirsiniz ve Başbakan da artık Kevser Suresi'ni öğrendikten sonra...

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Size lazım o.

MUHARREM İNCE (Devamla) - ...seçim meydanlarında "Soy önemli, soy!" demez. Kevser Suresi'ni bilen, seçim meydanlarında "Soy önemli, soy." der mi? İnşallah şimdiden sonra Başbakana onu öğretirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

İnşallah şimdiden sonra "Benim maaşımı, şans oyunlarından, lotodan, totodan, iddiadan, yedi gün koşturduğunuz beygirlerden, içkiden alınan vergilerden ödemeyin." dersiniz. (AK PARTİ sıralarından "Oynamayın." sesi)

Kardeşini danışman yapıp, kardeşini çapraz danışman yapıp, maaşı cebe atıp ondan sonra da hacca gidenlerden hesap sorarsınız diye düşünüyorum... Sorarsınız diye düşünüyorum...(CHP sıralarından alkışlar)

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kimmiş soralım... Soralım... Beraber soralım.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Burada "Sataşın, sataşın CHP'yi tahrik edin de bize saldırsınlar, biz de mağdur olalım." diyenlere inşallah cevap verirsiniz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN ÇAKIR (Düzce) - Böyle bir mantık olur mu?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MUHARREM İNCE (Devamla) - İnşallah cevap verirsiniz. İnşallah, milletin huzurunda yetimin hakkını artık savunur, Başbakanın karşısına çıkarsınız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

21/12/2002'de Strazburg'da Başbakan şöyle diyor: "Ya, ne türban meselesi, 5 milyon 300 bin işsizimiz var, açlık sınırında olan milyonlar var, insan var; bunları konuşalım önce." diyor Başbakana. Peki, işsizlik çözüldü mü? Sorunlar bitti mi? Açlık sınırı çözüldü mü?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - O iş bitti, hepsi çözüldü.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bunların hiçbirini halletmeden acaba şimdi Başbakana "Ya, gel bu işsizliği konuşalım." diyecek misiniz?

Sizlerin, seçim yaklaşırken sizin üzerinizden siyaset yapılmasına, mağdur edebiyatı yapmanıza izin vermeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN ÇAKIR (Düzce) - İhtiyacımız yok... İhtiyacımız yok...

MUHARREM İNCE (Devamla) - Sizin bir tane sermayeniz var. Bakın, o arkadaşlarıma şunu söylemek istiyorum: "İktidar olmak için papaz elbisesi bile giyerim." diyene "Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol." diyebilecek misiniz, bunu merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Türkiye'de bütün özgürlükleri yok ettiniz.

AHMET AYDIN (Adıyaman) - Daha geçen pazar günü...

FERİT MEVLÜT ASLANOĞLU (İstanbul) - Ahmet Aydın Bey, işi sulandırma ya!

MUHARREM İNCE (Devamla) - Türkiye'nin bütün özgürlüklerini yok ettiniz. Türkiye'de Kamu İhale Kanunu'nu neyle örteceksiniz? Yandaşlarınıza ihale vermek için o kanunu yüz kez, mevzuatı yüz kez nasıl değiştirdiğinizi gelip burada anlatabilecek misiniz?

NURETTİN CANİKLİ (Giresun) - Kim vermiş açıkla, varsa bir şey açıkla.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz dinin emrinden bahsediyorsunuz. "Şans topu"nu kim buldu mucitler? İçinizdeki mucit kim? (CHP sıralarından alkışlar) "İddia"yı kim buldu mucitler, kim? Beygirler iki gün koşuyordu, beygirleri yedi gün koşturuyorsunuz, yetmedi, bir de gece koşturuyorsunuz. Kumardan parayı kazanan kim? Siz değil misiniz? Bunlar siz değil misiniz? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Başka işin yok mu, bunlarla mı uğraşıyorsun?

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MUHARREM İNCE (Devamla) - Irak'ta Müslümanlar öldürülürken, Irak'ta Müslümanları öldürürken o askerlerin, öldüren askerlerin sağ salim dönmesini, o konuda dua eden siz değil misiniz? AVM yapmak için Malatya'da cami yıkan siz değil misiniz?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Kendin inanıyor musun? Kendin inanıyor musun?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz akar getirmediği gerekçesiyle camileri hazineye satıp AKP'li belediyelerin borcunu ödeyen siz değil misiniz?

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Ahıra çevirdiniz camileri, ahıra.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Mücahitlik taslayıp aslında gerçekte müteahhit olanlar siz değil misiniz?

HÜSEYİN FİLİZ (Çankırı) - Camileri ahıra çeviren kim?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siz bu insanları yıllarca kandırdınız, bakın, bu insanları yıllarca kandırdınız. Size bu sefer bunu yaptırmayacağız. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Meydanlarda "Benim başörtülü bacım..." Başörtüsüz senin bacın değil mi?

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Senin bacın değil mi?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Başörtülüler de bizim bacımız, başörtüsüzler de bizim bacımız. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

ALİ ŞAHİN (Gaziantep) - Hadi alkışlayın, alkışlayın hadi!

BÜLENT TURAN (İstanbul) - Helal olsun Muharrem, oyum sana!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen...

MUHARREM İNCE (Devamla) - Siyasetçiler zaman zaman her gittiği yerde "hemşehrilerim" der ya, her gittiği yerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHARREM İNCE (Devamla) - Bak, Belma Hanım, size ben bir şey söyleyeyim: Sayın Grup Başkan Vekilim, siyasetçiler...

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) - Sayın Başkan, sataşmak için çıktı oraya, sataşıyor.

BAŞKAN - Ama yani...

MUHARREM İNCE (Devamla) - Ama süremi çaldılar, gitmem. Bir dakika süremi çaldılar.

BAŞKAN - Buyurun.

MUHARREM İNCE (Devamla) - Sayın milletvekilleri, siyasetçiler her gittiği yerde "hemşehrilerim" der; "başörtülü bacım", "başörtüsüz bacım" da bir söylemdir.

Belma Hanım, ben size bir şey söyleyeyim mi? Benim bir tane bacım var, bir tane kız kardeşim var.

MUSTAFA ŞAHİN (Malatya) - O da kapalı.

MUHARREM İNCE (Devamla) - O da kapalı, sizin gibi açık değil. (AK PARTİ sıralarından gülüşmeler, alkışlar) Yani, o arkadaşlara göre... Yani 4 arkadaşınız "reset"lenmiş ya, benim kız kardeşim 12 yaşından beri "reset"lenmiştir, size bunu anlatıyorum.

OSMAN ÇAKIR (Düzce) - O zaman niye karşı çıkıyorsun, niye karşı çıkıyorsun?

MUHARREM İNCE (Devamla) - Yani "başörtülü bacım" dediğim zaman benim ağzıma yakışır bu yakışır ama ben bunu siyaset için kullanmam, oy için kullanmam, rant için kullanmam size de kullandırmayacağız.(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Bunun böyle bilinmesini istiyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

* * *

Sanıyorum, bu iki konuşma Meclis'teki türban olayını yeterince özetliyor.

Bunları bilhassa "Güncel"e aldım ki, herkes istediği zaman kolayca bulabilsin...

Ben de bu konuşmalardaki örnekleri ve argümanları ilerdeki yazılarımda kullanmayı düşünüyorum.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 15 Nisan 2024

Valid HTML 4.01 Transitional