Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

ABD'NİN SİYASAL İSLAMLA TEHLİKELİ DANSI-V
 

ABD kendini dünyanın hakimi görüyor...

Öyle de davranıyor!

Bu tutum ve davranışın ardında yatan nedenleri iyi çözümlemezsek, dünyada olup bitenleri ve olup bitecekleri de anlayamayız.

Dünya, Birinci Büyük Savaşa, Tarım Devrimi'nden Sanayi Devrimi'ne geçişin sonucunda ortaya çıkan çelişkileri çözmek için girdi.

Tarım Devrimi'nin zenginlik kaynağı olan toprak, artık göreli olarak önemini yitirirken, Endüstri Devrimi'nin yükselen değerleri olan, hammadde temini pazarları, sanayi üretimi ve mamul satışı için gerekli olan pazarlar öne çıkıyordu.

Pek doğal olarak din-tarım imparatorlukları da yerlerini ulusal devletlere ve toprak yerine, hammadde ve ürün pazarlarını sömürecek devlet yapılarına bırakıyordu.

Bu dönüşüm sırasında dünyanın hakimi İngiltere'ydi.

Dönüşüm sancıları, Avrupa'daki güç savaşı, sömürge bakımından yoksul bir Almanya ile rakipleri arasındaki Birinci Dünya Savaşı'nı başlattı.

Savaş sonunda, İngiltere ve müttefikleri Almanya, Avusturya-Macaristan ve Osmanlı imparatorlukları ve Bulgar Krallığı ittifakına karşı zafer kazandı.

Savaş sonunda, artık Endüstri Devrimi, Tarım Devrimi'nin dünya dengelerini, stratejilerini ve devlet biçimlerini tasfiye etmişti.

İngiltere dünya egemenliğini yitirmiş, yerini, sonradan savaşa katılarak müttefikleri zafere taşıyan ABD almıştı.

Aynı senaryo bir biçimde, dünyanın İkinci Büyük Savaşı'nda da tekrar etti.

ABD, sonradan katıldığı İkinci Dünya Savaşı'nda Almanya, İtalya ve Japonya tarafından temsil edilen faşizmi yenilgiye uğrattı...

Böylece ikinci kez "dünyanın kurtarıcısı" rolünü oynarken, dünya egemenliğini de perçinlendi.

Ama bu kez de karşısına Sovyetler Birliği ve Soğuk Savaş çıkmıştı.

45 yıl süren bir dönem sonunda ABD, Batı'nın da yardımıyla Sovyetler Birliği'ni de tarihin karanlıklarına gömdü ve üçüncü kez "Hür Dünyanın Lideri" olduğunu tartışmasız bir biçimde tescil etti.

Şimdi de karşısında İslam'dan kaynaklandığı iddia edilen ama esas olarak tarihsel açıdan ABD'nin örgütlediği, desteklediği ve güçlendirdiği bir küresel terör ve Çin'in yükselen ekonomik ve stratejik gücü var rakip olarak.

* * *

ABD, hem tarihi zaferlerinden gelen güçle sahip olduğu "Dünya Hakimi Psikolojisinin" etkisinde, hem de bugün sahip olduğu stratejik, ekonomik ve askeri üstünlüğü yitirmemek için, bütün dünyayı gözlem ve denetim altında tutuyor, görebildiği tehdit ve tehlikelere karşı önceden önlem alıyor...

Bunun adını da koydu:

"Önleyici Üstünlük" (Preemptive preeminence) diyor, gerektiğinde askeri müdahaleleri de öngören bu stratejiye.

Bu çerçevede, tüm İslam Alemi ve Çin, (pek doğal olarak dünyanın öteki ülkeleri ve bölgeleri de, önem sırasına göre) ABD'nin birinci derecede hedefi.

* * *

ABD'nin Siyasal İslam'la dansında çok farklı partnerleri ve rakipleri var:

1) Filistin'i, Filistin Kurtuluş Örgütü, FKÖ'yü ve Hamas'ı ilk sırada anmak gerek.

Tüm Siyasal İslam ve İslami Terör iddialarının merkezinde bunlar var çünkü.

FKÖ partner, Hamas rakip olarak görülebilir ama bunları birbirinden ayıran çizgiler hiç de öyle net değil.

2) İkinci sıradaki partnerleri arasında Suudi Arabistan gibi, Kuveyt gibi Birleşik Arap Emirlikleri gibi Sünni şeriatıyla yönetilen diktatörlükler var.

3) Üçüncü sırada, İran gibi, Şii diktatörlüğüyle yönetilen rakipleri var. Biraz zorlayarak da olsa, Arap Aleviliği denilen farklı bir inanç çerçevesindeki bir diktatörlükle yönetilen Suriye de bu bağlamda görülebilir.

4) Dördüncü sırada ABD işgalindeki İslam ülkeleri geliyor. Sünniler, Şiiler ve Kürtler arasında bölünmüş Irak bu kategorinin örneği. Biraz zorlamayla, yine ABD öncülüğünde, NATO işgalindeki Afganistan da buraya sokulabilir.

Şimdi Libya da buraya girmeye aday ülke.

Daha sırada kimler var, tam belli değil.

5) Mısır beşinci sırada "nevi şahsına münhasır" bir örnek:

Hem Filistin-İsrail çatışmasının tam ortasında, hem diktatör Mübarek devrilmiş, hem geçiş döneminde bir askeri diktatörlükle yönetiliyor, hem de "Arap Baharı"nın başlangıcını ve sonradan gelen acı hüsranını yansıtıyor…

Ama Mısır'da suların durulması daha çok zaman alacak ve pek çok değişime gebe bir ülke görünümünde.

Biraz zorlamayla, Ürdün de Mısır benzeri bir ülke olarak görülebilir.

6) Altıncı sırada İslam Konferansı Örgütü var.

Altmışa yakın üye ve beş kadar gözlemciden oluşan bu örgüt İslam ülkelerini bir araya getiren bir yapı. Siyasal olarak tam bir birlik ve uyum sağlanamadığı için şimdilik çok etkin değil ama ilerde ne rol oynayacağı da belirsiz.

7) Yedinrci sırada, kendilerini İslam'ın temsilcisi olarak sunan terör örgütleri var. El Kaide, Hizbullah, İslami Cihad ve pek çok küçük fraksiyon burada rol alıyor.

Bakmayın yedinci sıraya koyduğuma, ABD'nin Siyasal İslam'la dansında (son zamanlarda partnerlik de yapan) en önemli rakip bu örgütler.

8) Müslüman Kardeşler ve benzeri, "demokrasi ve insan hakları" bağlamında siyaset yapan örgütler. Bunlar Arap ülkeleri içinde en örgütlü ve kuvvetli siyasal gücü oluşturuyor. ABD'nin partnerliğine en yakın aday da onlar.

9) Ve nihayet, bölgedeki güçlü devletlerden biri olarak, (özürlü de olsa) demokratik ve laik rejimi, Müslüman halkı ile İslam Dünyası içindeki tek ve biricik kimlikli Türkiye Cumhuriyeti.

Cumartesiye ABD'nin, Siyasal İslam bağlamındaki pragmatik dış politikası.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 6 Mayıs 2024

Valid HTML 4.01 Transitional