Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

AYDINLANMA

 

EMRE KONGAR

 

AKP TÜSİAD'A KARŞI

 

Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda ülkedeki sermaye birikimi her anlamda çok cılızdı.

Ne para vardı, ne bilgi, ne de doğru dürüst bir yatırım.

Cumhuriyet yönetimi bu nedenle, bir yandan kolları sıvayarak doğrudan yatırımlara girişti, öte yandan da ulusal sermayenin gelişmesine destek verdi.

Örneğin bugün uluslar arası piyasalarda Türkiye'nin gururu olan Koç grubu, bu süreç içinde, Cumhuriyet yönetimi eliyle desteklendi.

1980'lerin başlarına kadar süren bu "koruyucu" ve "ikameci" ekonomi politikası, Özal'dan itibaren nitelik değiştirdi, koruma kalkanları kaldırıldı, ekonomi dış piyasaların rekabetine açıldı.

Özellikle de 1995'te Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği anlaşmasını imzaladıktan olduktan sonra Türkiye, tümüyle uluslar arası rekabete açık duruma geldi.

Koç gibi, Sabancı gibi, Eczacıbaşı gibi Cumhuriyet döneminin ürettiği büyük sermaye grupları, hem yurt dışı ortaklıklarla, hem de yerli üretimde gerçekleştirdikleri atılımlarla bu rekabete uyum sağladı.

Bu arada özellikle inşaat ve taahhüt işlerinde pek çok sermaye grubu dış dünyaya açıldı ve Türkiye adına önemli kazanımlar sağladı.

Örneğin Enka grubu, 1980'den sonra yurt dışına açılan başarılı müteahhit gruplarının örneklerinden biridir.

* * *

Sermaye birikimi yetersizliğinden dolayı, devlet eliyle özel teşebbüsün desteklenmesi, çok partili düzene geçildikten sonra, bütün iktidarların "siyasal destek yaratma iştahlarını" kabarttı:

1950'de iktidara gelen Demokrat Parti ile birlikte hemen hemen her iktidar değişikliğinden sonra, başa geçen partinin "kendisine bağlı" bir sermaye grubu yaratma çabasını görür oldu Türkiye.

Bu "siyasal destek yaratma iştihasının" ilk kurbanı Koç grubu oldu.

Adnan Menderes, Cumhuriyet'in kuruluş döneminde yaratılan, dolayısıyla da o dönemin tek partisi olan CHP ile özdeş görünen Koç grubunu kendi yanına çekebilmek için olmadık baskılar, olmadık yöntemler denedi.

Sonunda rahmetli Vehbi Koç, CHP üyeliğinden istifa etti ama Demokrat Partiye de üye olmadı ve ölünceye kadar politika dışında kalmaya özen gösterdi.

"Kendine bağlı özel sermaye" yaratma çabası, ekonomiyi dışa açan Özal döneminde yeniden gündeme geldi.

Özal, Türkiye'nin mevcut sermaye yapısını, "kendine bağlı özel sermaye gruplarını geliştirme" adına çok zorladı; Başbakanlıkta ve sonradan çıktığı Cumhurbaşkanlığında, bu amaçla çok çalıştı, özel şirketlerle çeşitli iş bağlantıları yaptı.

Bu arada sermaye gruplarının medyaya girmesiyle, iş yaşamındaki "serbest rekabet" de "medya sahibi özel teşebbüs" lehine bozuldu. (Hâlâ da düzelmiş değil.)

1980 sonrası ortaya çıkan bir başka olay, dinci grupların sermaye birikimleri çabalarının güçlenmesi oldu.

Bir yandan gurbetçilerden toplanan paralar, öte yandan dışardan İslamcı çevrelerden gelen kaynaklar ve içerden devletten sağlanan özel destekler, bu grupları ciddi biçimde güçlendirdi.

Nitekim AKP'nin iktidara gelmesinde bu çevrelerin önemli katkısı oldu.

Şimdi AKP iktidarı da, kendisine yakın olan sermaye çevrelerini daha da güçlendirme çabası içine girmiş görünüyor.

Her iktidar bu çabaya, "devlet ihaleleri" ile başlar ve ilk sonuçlar inşaat sektöründe göze çarpar:

Bütün ihaleler yavaş yavaş iktidar yanlısı şirketlere devredilir, çünkü iktidar artık müteahhitlerin hak edilmiş paralarını ödememeye başlar.

Hürriyet'te Yalçın Bayer günlerdir, haftalardır, devlet ihalelerinde yaşanan olayları yazıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, AKP, Türkiye'nin sermaye yapısını da değiştirmekte ve mevcut yapıyı, kendisini destekleyen İslamcı grupların denetimine doğru kaydırmakta kararlıdır.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 13 Mayıs 2024

Valid HTML 4.01 Transitional