Emre Kongar'ın Resmi* İnternet Sitesi


Kitaplar

Green Bullet Makaleler

Green Bullet Articles in English

Sürekli Yazılar


 

SEÇİME RAĞMEN BÜYÜYEN VE GELİŞEN TÜRKİYE

Seçim haftasında, yani seçimin yapıldığı Pazar gününe giden haftada Türkiye'de çok önemli üç olay oldu.

Bu üç olay, Türkiye'deki büyümenin de gelişmenin de artık siyasetçilere endeksli olmadığını göstermesi bakımından çok anlamlı idi.

Ben, yeni seçilen milletvekilleri ülkeyi yağmalamak konusunda bizzat kolları sıvayarak işe koyulmazlarsa, Türkiye'nin 2000'li yıllara umutlu girebileceğini düşünüyorum.

Bir başka deyişle, yeni seçilen Meclis'ten, Türkiye'nin önündeki sorunları çözmesi konusunda hiç, ama hiç umutlu değilim. Tam tersine, her türlü yağmayı, ve her anlamdaki kirlenmeyi daha da arttıracağından korkuyorum.

Çünkü Türkiye'nin önünde, çetelere ve tarikatlara ihale edildiği için çökertilmiş bulunan "Hukuk Devleti"nin yeniden kurulması gibi bir hedef görünüyor.

Bu hedefe doğru en azından umutlu bir başlangıç için de derhal Adalet ve Milli Eğitim Reformlarının ele alınması zorunluluğu var.

Oysa bu Meclis de, kendinden önce Demokratik Hukuk Devleti kavramından uzaklaşmaya yol açmış hükümetleri bünyesinden çıkarmış olan Meclislerden çok farklı görünmüyor.

Hatta seçimlerden bir hafta önce, seçim sonrası üç ayı kapsadığı için haketmedikleri 4.5 milyar maaşı cebe indirip, seçildikten sonra aynı döneme ilişkin olarak, yeni dönemin üç aylık maaşı olan öteki 4.5 milyarı da alan milletvekili sayısı açısından pek de umut verici bir tablo oluşturduğu öne sürülemez.

İnşallah yeni Meclis yapacağı icraat ile beni utandırır.

O zaman büyük bir keyifle yanıldığımı ilan etmeye hazırım.

Özet olarak, benim bu Meclis'ten olumlu anlamda bir umudum yok, tam tersine yağmayı arttırarak sürdürecek diye korkuyorum.

İnşallah kortuğumuz başımıza gelmez ve bu Meclis, yerini yeni Meclis'e bırakmak için yeni seçimlere gittiğinde, Türkiye'nin solunacak havası, yaşanacak yeşili, tarihten ve doğadan gelen zenginlikleri, bugünlere göre daha da azalmış olmaz.

Benim bugün diyeceğim, Türkiye, politikacılardan bağımsız olarak hem büyüyor hem de gelişiyor.

Yani, politikacılar "gölge etmesinler başka ihsan istemeyiz".

* * *

Biliyorsunuz büyüme başka, gelişme başka kavramlardır.

Ekonomik büyüme, genellikle milli gelir artışı ile ölçülür.

Yani büyüme, yapılan yatırımların sonucu olan milli gelir artışı ile bağımlıdır.

Gelişme ise, hem artan bu gelirin dağılımı, hem insan kaynaklarının gelişmesi, hem hizmetlerin miktar ve kalite olarak artması hem de kültürel yaşam ile ilgili bir kavramdır.

İşte tam seçim öncesi Türkiye'de üç çok önemli olay, bu konularda alınmış ve alınmakta olan mesafeleri işaret etmek açısından çok anlamlıydı.

Birinci olarak, büyümeye katkıda bulunacak çok önemli bir ortaklık, Sabancı grubu ile Dupont arasında gerçekleştirildi.

Böylece Türkiye, dünya polyester piyasasında söz sahibi oldu.

İkinci olarak başında Şakir Eczacıbaşı'nın bulunduğu İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı'nın yapmakta olduğu beş festivalden biri olan Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin 18'incisi başladı ve seçim sırasında da sürdü.

Bırakınız İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı gibi bir sivil toplum kuruluşuna sahip olmanın büyük anlamını, sadece Film Festivali bile, Türkiye'nin Avrupa çapındaki sanatsal iddiasına en güzel örnekti.

Yıllarca Avrupa Film Birliği Eurimages'ın Başkanlığını yapmış İtalyan Adinolfi'nin Festival'in açılışında yaptığı konuşma, Türkiye'nin kültürel gelişme yolunda almış olduğu büyük mesafeyi vurguluyordu.

Son olay, Osmanlı Devleti'nin 700'üncü kuruluş yıldönümü münasebetiyle başında Prof. Ekmeleddin İhsanoğlu'nun bulunduğu İslam Konferansı Teşkilatı, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nin (IRCICA) düzenlediği "Osmanlı Dünyasında Bilim ve Eğitim" konulu uluslararası kongrenin yapılmasıydı.

Bu Kongre, Türkiye'nin özellikle tarih bilimi açısından dünya ülkeleri arasında sahip olduğu yeri bir kez daha gündeme getiriyordu.

Son bir not olarak, Film Festivalinde karşılaştığım ünlü sopranomuz, İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü Yekta Kara'nın Almanya'da Verdi'nin Nabuco'sunu sahneye koymaktan yeni döndüğünü de belirtmeliyim.

Yani bir Türk sanatçı, Opera'nın kalbi olan Avrupa'da, konuk yönetmen olarak, Verdi'nin bir eserini sahneye koyuyordu.

Festivale katılanların çoğu da, ünlü grafik sanatçımız Mengü Ertel'in her uluslararası standarda göre "kültürel bir katkı" sayılacak olan Büyütmeler adlı, aynı gün açılan sergisinden geliyordu

Evet Türkiye, politikacılara rağmen hem büyüyor hem de gelişiyor.

Dilerim bu büyüme ve gelişme, yağmalanacak pastayı büyüttüğü için, siyasetteki ahlaksızlığı da teşvik etmez.


  Bu siteden yapılacak alıntılarda kaynak gösterilmesi ahlak kurallarına uygun olacaktır.

Emre Kongar ile iletişim icin e-posta, site yöneticisi ile iletişim için e-posta

Son güncelleme tarihi 13 Mayıs 2024

Valid HTML 4.01 Transitional